Son günlerde Ortadoğu'daki jeopolitik dengeleri sarsan gelişmeler yaşanıyor. Rusya ve Suriye arasındaki ilişkiler merakla izlenirken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı ülkesine teslim etmeme konusundaki kararlılığı dikkat çekti. Putin'in bu tutumu, sadece Suriye değil, bölgedeki diğer ülkeleri de etkileyen önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor. Gerçekten de Putin'in Esad konusunda ne kadar kararlı olduğu, hem uluslararası ilişkileri hem de Suriye'nin iç savaşını çok yakından etkiliyor.
Putin ile Esad arasındaki bu ilişkilerin temelleri, 2000'li yılların başlarına, yani Esad'ın iktidara gelmesine kadar uzanıyor. Rusya, Suriye'nin en önemli müttefiklerinden biri oldu ve bu süreç, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da güçlendirdi. Suriye iç savaşı sırasında Rusya'nın Esad'a verdiği destek, Suriye ordusunun yeniden yapılanmasına ve kritik cephelerde zaferler kazanmasına yardımcı oldu. Bu bağlamda Putin'in Esad'ı sadece askeri bir müttefik olarak görmekle kalmadığı, aynı zamanda onun Suriye'deki yönetiminin devamından da yararlandığı ortaya çıkıyor.
Ancak son dönemde, dışarıdan gelen baskılar ve bölgede yaşanan bazı değişiklikler, bu ilişkinin ne kadar süre devam edeceği konusunda soru işaretleri doğuruyor. Özellikle Batılı ülkeler, Esad'ın Suriye'deki geleceği konusunda yeniden bir müzakere süreci başlatmak için çağrılarda bulunuyor. Bu durum, hem Rusya'nın hem de Esad'ın pozisyonunu zayıflatabilecekken, Putin'in kararlılığı bu noktada önemli bir denge unsuru oluşturuyor. Dış müdahalelere karşı durarak Esad'ı korumak isteyen Putin, bu strateji ile hem Esad rejimini ayakta tutmayı hedefliyor hem de Rusya'nın Ortadoğu'daki etkisini artırıyor.
Putin'in Esad'ı Suriye'ye teslim etmemesi, uluslararası arenada önemli tepkilere yol açıyor. Batı ülkeleri, Esad rejiminin insan hakları ihlalleri ve savaş suçları işlediği gerekçesiyle bu duruma karşı çıkıyor. Bununla birlikte, Putin'in bu konudaki kararlılığı, Türkiye ve İran gibi bölge ülkelerini de etkiliyor. Türkiye, Suriye’deki çatışmaların sona ermesi ve mülteci sorununa çözüm bulmak amacıyla Esad sonucuna varmanın mutlaka gerektiğini savunuyor. Ancak Rusya'nın Esad’a olan bağlılığı, Türkiye'nin planlarını karmaşık hale getiriyor.
Putin'i destekleyen bazı diğer ülkeler, Suriye'deki denklemin değişmesi durumunda kendi çıkarlarının zarar göreceğinden endişe duyuyor. Bu çerçevede, Suriye'nin yeniden inşasında yer almayı planlayan ülkeler, mevcut yönetimin devamını sağlamak için Rusya'nın tutumunu dikkatle izliyor. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin ise Esad ile ilişkileri tekrar gözden geçirmesi gerekecek. Bilhassa 'normalleşme' sürecine dahil etmek için yapılan girişimler, Putin'in karizması ve etkisi altında kalabiliyor.
Bölgedeki bu gelişmeler, yalnızca Suriye'nin geleceğini değil, aynı zamanda uluslararası güvenlik dinamiklerini de dolaylı olarak etkiliyor. Putin'in Esad'ı koruma çabaları, iç savaşın sona ermesinin önündeki temel engellerden biri haline gelirken, bölgedeki güç dengelerinin de değişmesine yol açıyor. Bu durum, Rusya'nın askeri gücünü ve etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Ancak Putin ve Esad arasındaki bu ittifak, başka aktörler için de stratejik fırsatlar doğurabilir. Zira her fırsatta teyit edilen iş birliği, arka planda birtakım yüzyüze gelme ihtimallerini de beraberinde getiriyor.
Sonuç itibariyle, Putin'in Esad'ı Suriye'ye teslim etmemesi, hem Rusya'nın hem de Suriye'nin geleceği için kritik bir dönemecin belirlendiği bir sürecin önünü açıyor. Suriye'deki savaş sona erse bile, bu iki liderin ilişkisi çok sayıda sorunu beraberinde getiriyor. Uluslararası toplumun bu durum karşısında nasıl bir tutum sergileyeceği, uzun vadede sadece Suriye'yi değil, tüm Ortadoğu'yu etkileyebilir. Bu bağlamda, gelişmeleri takip etmek ve sorgulamak, tarihsel bir perspektife sahip olmak kadar önem taşıyor. Putin ve Esad ilişkisi, günümüzdeki güç dinamiklerinin de en önemli örneklerinden birini teşkil ediyor.